Dünyaya Genel Bir Bakış
Yazar Abdulkadir Ramazanoğlu   
25 12 2007

Dünyanın günümüzdeki haline bir baktığımızda, tarihte hiç görülmediği kadar bir dinsizliğin hakim olduğunu görürüz. Ahlaksızlık, kutsal değerlere karşı laubalilik ve bitmek bilmeyen savaşlar hep bu dinsizlik akımının ürünleridir. Kutsal kitaplarda anlatılan helak edilen kavimleri veya ağır şekilllerde cezalandırılan milletleri gözönüne getirince, 'biz daha iyi günlerimizdeyiz' diyebiliriz. Ama şunu unutmayalım ki o kavimler veya milletler de o hallerine öyle birkaç ay veya birkaç yılda gelmediler. Yaratılış gayelerinden uzaklaştıkça Allahı unuttular, unuttukça ahlaksızlaştılar ve neticede zulüm şiarları oldu ve azabı hakettiler. Kesin bir tarih verememekle birlikte Fransız devrimi ve Avrupadaki aydınlanma hareketiyle başlayan süreçte, insanlar değişik isimlerle dinden uzaklaşmaya başladılar. Komunizm, kapitalizm, kemalizm, hümanizm, sekülerizm, feminizm gibi ne kadar ...izm varsa bunlar, ayrıca demokrasi ve bilim dinlerin bütününe veya bir kısmına alternatif mutluluk unsurları olarak sunuldu. Neticede gelinen nokta ortada. Tek bir cümleyle özetleyecek olursa, asılları vahye dayanan kutsal kitaplara göre yaşayan dindarlar küçümsenip alaya alınırken, kendi uyduruk kitaplarına göre yaşayanlar üstün tutuldular, kutsal tabulara riayet edenler kınanırken kendileri yeni tabular icad ettiler, sonra da barış ve hoşgörüden dem vurdular. Hz. Muhammed(S) ümmetinin toptan helak olmayacağı haberini duyduğumuzdan dünyanın geldiği bu noktayı ancak kıyamet beklentisiyle açıklayabiliriz. Allah'ın sünnetinde bir değişiklik bulamayacağımıza göre ve helak olan kavimlerin yolunu da aynen takip ettiğimize göre başımıza kıyametin kopmamasını nasıl açıklayabiliriz? Allah bilir elbette ve kıyametin saati de sadece onun bilgisindedir. Ama hikmeti konusunda kafa yorabilir ve şu sonuçlara varabiliriz.

1.Allahın mesajı henüz bütün insanlar tarafından duyulmadı ve onların tavrı net olarak orataya çıkmadı,

2.Zulüm henüz son safhalara ulaşmadı

3.Temiz olma iddiasında olanlar Hz. Lut(S) gibi açıkça kendilerini ortaya koyamadıkları için O'na denildiği gibi; 'çıkarın onları bu diyardan, bunlar temiz kalmak isteyenlermiş' denilmedi.

4.Ya da diğer peygamberlere(S) denildiği gibi, 'ya davanızdan vazgeçin ya da sizi taşlarız, ateşe atarız, sürgün ederiz' gibi baskılara henüz başvurulmadı.
5.Ve en önemlisi; temizlerle kirlilerin ayrışması henüz gerçekleşmedi.

Daha başka hikmetler de bulunabilinir kuşkusuz.
Yaratılış gayelerinden uzaklaştıkça Allah'ı unutan, unuttukça ahlaksızlaşan, dinsizliği ve ahlaksızlığı açıkça yayan insanların çoğunlukta olduğu bir dünyada yani kıyameti haketmiş insanların içinde yaşıyoruz. Aynen bize hikayeleri anlatılan milletler gibi. Bu hikayelerde iki grup göze çarpıyor. Kurtulanlar ve cezalandırılanlar. Başka bir ifadeyle temizler ve kirliler. Peki biz 20. yy. temizleri iddiasında bulunanlar olarak bizler gerçekten hangi saftayız? Bu soruyu, temiz yaşayanların özelliklerini okuyunca tekrar soralım kendimize.

Allah, vaadettiği gibi 'pis ile temizi ayıracak'(Al-i İmran 179) Ama büyük ihtimalle gökten sihirli bir değnekle yapmayacak. Geçmişte nasıl iman edenler eliyle yaptıysa yine onlar eliyle yapacak. Eğer iman iddiasında bulunuyorsak, safımızı net olarak belirlemek ve bu ayrışma işinde aktif olarak görev almak zorundayız. İyi de, sadece temizlerden olduğumuzu ifade etsek yetmez mi? Hatta yeri geldikçe temiz olduğumuzu haykırsak ama aktif olarak görev almasak olmaz mı? Aslında bu soruların cevabını kutsal kitapları ve özellikle Kur'an'ı okuyup anlayanlar çok iyi biliyorlar. Zira onlarda gayet açıkça yazılıdır ki, her ne kadar istisnai olarak, iman edenlerin birey bazında dinlerini yaşadıkları hatta bazen kendilerini gizledikleri anlatılsa da, aslolan dini toplumsal olarak yaşamak ve insanları sadece Allah'a kul olmaya çağırmaktır. Peygamberler(S) ve mü'minler tarihi bunlara dair pekçok şanlı örneğe şahittir. İşte bunlardan kendimize rehber edineceğimiz iki örnek:

"''Ve içlerinden bir ümmet 'niçin Allah'ın helâk edeceği veya şiddetli bir azap ile azaplandıracağı bir halka vaaz ediyorsunuz?' dedikleri zaman (o vaizler) dediler ki; 'Rabbinize gösterebileceğimiz bir mazeret olması için...Bir de ne bilirsiniz belki Allah'tan korkar sakınırlar. Öyle oldu ki, artık edilen nasihatleri unuttular, o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zulmedenleri de yaptıkları günahlar yüzünden şiddetli bir azaba çarptırdık.'' (A'raf 164-165)

''O esnada şehrin ta (öbür) ucundan bir adam koşarak gelip dedi 'ey hemşehrilerim! Uyun o gönderilenlere, uyun sizden bir ücret istemeyenlere ki onlar doğru yola iletilmişlerdir...' (Şehid edildikten sonra ona) denildi ki: '(haydi) gir cennete...'' (Ya-Sin 20-29)

Comments (0)Add Comment

Yazan Kisi

busy
Son Güncelleme ( 19 01 2008 )