02 05 2024

HOŞGELDİNİZ!!! ALEMLERİN RABBİ'ne TESLİM olmuş GERÇEK Yahudi, Hristiyan ve Müslümanların birbirlerini oldukları gibi kabul ederek tanışmak, aradaki önyargıları yıkmak ve tarafsız bilgilenmek için bir araya geldikleri mekâna HOŞGELDİNİZ!!! Selâm Olsun Temizlere, Temizleyenlere, Temizlenenlere, Temiz Kalmak isteyenlere ve Temiz Bir Dünya için El-ele Gönül-gönüle Verenlere...

Kur'an'da Arama

http://tanzil.net/docs/_media/wiki/quran-karim.gif?cache=

Anket

Sizce, Farklı Dinlere Mensup Kişiler Biraraya Gelip ''Salih/iyi Ameller/işler Yapabilirler mi?
 

Kutsal Kitap Arama

Bildergebnis für kutsal kitap arama motoru

Hristiyan Dergi

Facebook Temiz Yaşam Grubu

Ähnliches Foto

Şalom Gazetesi

İstatistikler

Bugün317
Dün586
Toplam1280138

Kimler Çevrimiçi

Meal Dağıtımından Notlar PDF Yazdır E-Posta
Yazar : Kadir Sadıç   
17 05 2009
 Kapıyı açan genç biraz utangaç biraz da çekingen bir tavırla ''ne istersiniz'' der gibi yüzüme bakarken konuya girdim. Müslüman olduğunu öğrenince, Kur'an hakkındaki bilgisini ve evlerinde bir meal olup olmadığını sordum. Kendinden emin olmayarak ''bilmiyorum, var heralde'' dedi. Sonra anne ve babasının okuduğu bir mealleri olduğunu hatırladı. İçeriye bakmak için gitmek isterken durdurdum.

 

''Onların varsa bir tane de senin olsun, okumak istersen bir tane de sana verebilirim'' dedim.

Yanlış Bir şey yapmaktan çekinerek ''annemlere bir sormam lazım'' dedi.

Eğer kendileri inançlılarsa ve Kur'an da okuyorlarsa kızmaycaklarını anlatmaya çalıştım. Kızsalar bile, yetişkin bir delikanlı olarak bu konularda kendisinin karar vermesi gerektiğini vurguladım. İslam tarihinde önemli bir yeri olan ve bu duruma örnek olabilecek Mus'ab bin Umeyr (Umeyr'in oğlu Mus'ab)'den bahsettim...

İyi bir dinleyiciydi. Konuşanın sadece ben olduğunu farkettiğimde sonuca varmak istedim. Başta sorduğum soruyu tekrar sorunca okuyacağını söyledi. Parasız olduğunu da anlayınca sevinerek aldı ve teşekkür etti.

 

 

Karşıma çıkan tesettürsüz genç kızın müslüman olup olmadığını anlamaya çalışırken, içerden tesettürlü bir kız geldi. Kardeş olduklarını söyleyince ona dönerek maksadımı açıkladım. Meal okuyup okumadıklarını sorduğumda okumadıklarını söylediler. Tesettüre delil olan ayetlerin hangileri olduğunu sorduğumda da cevap alamadım. Bu durum karşısında kısa bir vaaz yapmak zorunda kaldım. Sağolsun kızlar saygıyla dinlediler. Okuyacaklarına söz verip bir tane meal aldılar.

 

 

Kapıyı gayet güleç yüzlü bir abi açtı. Maksadımı söyleyince hemen memnuniyetle almak istedi. Bu kadar çabuk kabul etmesinin şaşkınlığıyla ''okuyacaksanız vermek isterim'' dedim. Gülümseyerek ''tabi okuyacağım, neden okumayayım'' diye karşılık verdi. Vermek istemez gibi bairkaç cümle daha kullandım ama o almakta kararlıydı... Verdim.
Kısa bir diyalogtan sonra, hayır duasını alarak ayrıldım.

 

 

Kucağında çocuğuyla kapıyı açan genç anne, maksadımı açıklar açıklamaz hemen duygularını dökmeye başladı: ''Aslında ben de kapanmak istiyorum, ama bir türlü başaramadım...'' Kardeşin samimiyetinden güç alarak ve de hacı abi olmanın verdiği güvenle kendini biraz sarsmak gereği duydum.

Dini vecibeleri yerine getirirken önemine göre yerine getirmenin daha doğru olacağını anlatmak sadedinde;

''Namaz kılmak kapanmaktan daha önemlidir, namaz kılıyor musun'' soruma hayır cevabı alınca,

''o halde önce namaz kılmaya çalışman lazım'' dedim. Hak verdi, gülümseyerek ''doğru'' dedi.

''Sonra, tamamen kapanmasan bile giyimine dikkat edebilirsin. Bu şekilde dar bir pantolon ve dar bir kazak yerine daha hanımsı ve daha bol giyebilirsin. Bunların arkasıdan kapanman daha kolaylaşacaktır'' diye söze devam ettim. Hak vererek dinliyor ve arada kendinden bahsederek sohbeti güzelleştiriyordu.

O arada içerden misafiri yanımıza geldi. Biraz daha sohbet ettikten sonra meali verdim. Bağış yapmak isteyince bağış alacak bir kurum olmadığımızı ama isterse onun adına meal alıp dağıtabileceğimi söyledim. Kabul edip parayı verdi, Allah'a ısmarlayıp vedalaştık.

 

 

Zildeki ismi görünce basıp basmamakta biraz tereddüt ettim. ''Yusıfov'' soyisminin büyük ihtimalle Bulgaristan Türk'ü bir ailenin olabileceğini düşünerek bastım zile. Karşıma çıkan güleç yüzlü genç adama tanışma amaçlı birkaç soru sorup, tahmin ettiğim gibi Bulgaristan Türkü olduğunu öğrenince asıl amacımı yani kutsal kitap dağıttığımı söyledim.

''Tabi abi, ver okurum'' dedi gülerek. Bu cevaba sevinmiştim. Elimi çantama atmadan önce öylesine sordum. ''Hangisinden istersin,müslümansın heralde dimi?''

 

''Yok abi, ben hristiyanım'' cevabı karşısında şok oldum. O gülerek konuştuğu için ben de gayr-i ihtiyari gülerek

''sen ne yaptın kardeşim, ciddi misin?'' diye sordum.

''Ciddiyim abi, hristiyan olduk işte'' dedi yine gülerek.

Adı, soyu ve ailesi olmak üzere birçok özel soru sordum. Nasıl hristiyan olduğunu anlatmasını istedim. Sağolsun, herbirine cevap verdi ve samimi olarak hikayesini anlattı. Adaşım olduğunu ve aileden sadece kardeşiyle ikisinin hristiyan olduklarını duyunca hayretim daha da arttı.

Bu arada 7 yaşındaki oğlu Nazmi ve eşi geldi. Onlarda sohbete dahil oldular. Öyle ki, Nazmi bile konuştuğumuz mevzuda birşeyler söylüyordu. Kapı önünde dörtlü, güzel bir sohbet oldu. Eşinin de sonradan hristiyan olduğunu öğrenecektim ama şimdilik sadece Kadir üzerine konuşuyorduk.

Uzun tanışma faslından tekrar sadede geldim. Kutsal kitabı okuyup okumadığını ve elinde olup olmadığını sordum. Yine bizim gibi kapıya gelen birilerinin Kutsal kitap hediye ettiğini ve arada bir bunu okuduğunu söyledi. Bende de Kutsal kitabın yeni ahit/incil bölümünün ayrı olarak bulunduğunu, isterse verebileceğimi söyledim. Baştaki güleçliğinden hiçbirşey kaybetmeyerek kabul etti tabiki.

Son olarak Kur'an meali okuyup okumadığını sordum. Okumadığını söyledi. Taşı gediğine koymanın zamanı gelmişti. Gülerek ''kardeşim, hiç okumadığın bir kitabı nasıl reddettin'' anlamında bir şey sordum. Müslümanlıktan çıkmasının en büyük sebebi olarak arapça okunan sure ve duaları anlamamasını gösteriyordu...

 

Yaklaşık bir saatlik sohbetin sonunda uzun süredir tanışan iki dost gibi olmuştuk. Buna dayanarak

''Okumak istersen bir tane de meal vereyim'' dedim. Tabi ki, yine memnuniyetle kabul etti.

 

Ayaküstü yaptığımız bu sohbetten her üçü de sevinmiş, bense çok duygulanmıştım.
Kadir'in ''tekrar bekleriz abi'' davetine,

''inşallah geleceğim'' diyerek söz verdim.

Birkaç defa vedalaştıktan sonra ayrıldık.

 

 

Asansöre doğru yürürken duygusallığım daha da arttı. Nedenler-niçinler beynime hücum etti. Şu satırları yazarken olduğu gibi gözyaşlarıma o anda da engel olamadım. Fakat annesi ve diğer akrabaları gibi, dinleri islam olduğu halde hayatlarında islamın pek bir eseri kalmamış olmasındansa, tam dindar bir hristiyan olmasının daha iyi olacağını düşünerek teselli buldum.

 

Asansörden çıkıp ilk kapıyı çaldım. Karşıma çıkan iri-yarı hanımfendinin alman olduğu her halinden belliydi. Soyisimden dolayı zile bastığımı ve kutsal kitaplar dağıttığımı söyledim. Kocasının türk olduğunu belirtince yine Bulgaristanlı Kadir'e sorduğum gibi öylesine sormak istedim.

''Hristiyansanız...'' incil verebilirim diyecekken,

''yok ben müslümanım'' cevabıyla irkildim. Bir alman kadının müslüman olması alışık olduğumuz bir durum olmasına rağmen beni şaşırtan şey, bu olayın hemen, sonradan hristiyan olan Kadir'le konuşmamızın arkasından gelmiş olmasıdır sanırım. Kadir'le beni hüzünlendiren Rabbim, bu alman kardeşle sevindirmişti.

Kur'an meali okuyup okumadığını sorduğumda, ilk zamanlar okumaya başladığını ama bitirmediğini, verirsem okuyacağını söyledi. Bir tane almanca meal verip ayrıldım.

 

 

Diğer kapıya yönelirken Rabbime şükürler ettim ve bu iki olay üzerinde ilahi hikmeti anlamaya çalıştım.

 

Evsahibi kadın, ''hangi inaca mensupsunuz'' soruma ''alevi'' diye cevap verdi. ''Yani müslümansınız'' diye düzelttim gülümseyerek. Kur'an meali okuyup okumadığını ve hangi dilde okuduklarını sorunca muzip bir edayla ''kürtçe'' dedi.

''Yapmayın'' dedim, ''kürtçe mealleri kimse anlamıyor''

''Ben kürtçe okuyabiliyorum'' diye savundu kendini.

İsteksizliğinde sabit olduğundan ikna etmeye çalışmadım. Kısa bir sohbetten sonra ayrıldım.

 

 

Kapıyı açan hanımefendinin müslüman olduğu her halinden belli olduğu için hemen konuya girdim. Evlerinde meal olduğunu belirtip göstermek için içeriye gitti. Biraz sonra geldiğinde bulamadığını söyledi. Sonra anlaşıldı ki, meal dediği şey, Kur'an'ın latin harfleriyle yazılmış şekliydi.

Sonra, haftalık gün yapıp toplandıklarını ve Kur'an okuduklarını anlattı.

Takdir edip arkasından açıklama gereği duydum: ''İşte bu toplantılarda, Kur'an okuyup bir de okuduğunuz ayetlerde Rabbimiz bizden ne istiyor, neler anlatıyor diye merak edip anlamını okusak daha faydalı olur, değil mi?''

''Evet,çok doğru'' deyip tasdik etti.

Okuyacağına dair söz aldıktan sonra bir tane meal verip ayrıldım.

 

 

Ev sahibi beyefendi meal teklifime karşılık, dağıttığım mealin diyanet onaylı olup olmadığını sorarak mukabele etti. Böyle bir düşünceyle ilk kez karşılaştığımdan olsa gerek biraz şaşırdım. Aslında şaşkınlığım biraz da, bu müslümanın, kendi kitabı hakkındaki böylesine garip düşüncelere sahip olmasıydı.

Onu ikna etmek için değil ama doğrusunu öğrenmesi için bildiklerimi söyledim:

''Diyanet onayı sadece orijinal arapça Kur'an mushafı için gerekli olup mealler için gerekli değildir. Piyasada 50-60 değişik meal vardır ve hiçbirinde onay falan yoktur... Eğer bu şartı ararsanız hiç meal okuyamazsınız...'' demeye çalıştım. Daha da ileri gidip piyasadaki en tehlikeli(!) meali okusak bile yoldan çıkmayacağımızı söyledim... Ama kardeş düşüncesinde ısrarlıydı. Diyanet onaylı bir meal bulma arayışında başarılar dileyip ayrıldım.

 

 

Kapıyı açan genç kıza giriş cümlelerimi sıralarken babası geldi. Sima olarak tanıdığım abiyi görünce söze başladım. Sonradan adının Ramazan olduğunu öğrendiğim abiyle sıkı bir sohbet başladı. O sırada ev hanımı da kapıya geldi.

Ramazan abi sorgu-sual ederken ben de savunmaya geçmiştim. En can alıcı soruyu sordu: ''Hangi cemaattensin?'' Sonra ''demokrasi'' hakkında fikrimi sormasından, diğer bazı ipuçlarından onun bir cemaate ait olduğunu farkettim. Bu noktadan sonra Ramazan abiyle değil o cemaatle tartışıyor veya sohbet ediyordum. 40-45 dakikalık sohbetimizin sonlarına doğru beni ev sohbetlerine davet etti sağolsun, ordaki gençlerle tartışabilmem için. İsimler söylenince, arkadaşlarla tartışmaya veya sohbet etmeye gerek olmadığını belirttim nazikçe ve gülümseyerek.

''Neden kaçıyorsun ki'' gibi bir laf edince gitmek vacip oldu. Kendisine gideceğime dair söz vermedim ama içimden gitmeye karar verdim.

Ramazan abinin islami bilincini gördükten sonra isterlerse incil verebileceğimi söyledim. Bizi dinleyen kızı ''ben okumak isterim'' dedi. Üniversite öğrencisi bir gencin, içinde yaşadığı toplumun kutsal kitabını okumasının gerekliliğini belirtip yerinde bir istek olduğunu söyledim. Bu arada abi devreye girip ''incil okumaya ne gerek var Kur'an okumak varken'' dedi.

''Senin için gerek olmayabilir ama baka birleri için gerek varmış abi'' diyerek latife yaptım. Kapı önündeki sesli sohbetimizin komşuları rahatsız edeceğinden çekindiğimizden kesmek zorunda kaldık. Birer incil ve Kur'an meali vererek selamlaşıp ayrıldım.

 

Comments (0)Add Comment

Yazan Kisi
quote
bold
italicize
underline
strike
url
image
quote
quote
smile
wink
laugh
grin
angry
sad
shocked
cool
tongue
kiss
cry
smaller | bigger

busy
Son Güncelleme ( 31 10 2010 )
 
< Önceki   Sonraki >
Temiz Yasam
Sign up today!