Meal Dağıtımından Notlar |
Yazar : Kadir Sadıç | |
08 03 2009 | |
Üzerinde mutfak önlüğüyle kapıya çıkan genç hanım kardeşim, uzun zamandır bir meal almak istediğini ama fırsatı olmadığını belirterek teklifimizi severek kabul etti. Annesi kur'anı arapçasından devamlı okuyormuş ama tercüme olarak ellerinde yokmuş. Teşekkür edip samimi dualarla uğurladı bizi. Arkasına saklanan minik köpeğiyle kapıyı açan beyefendi, kendisinin müzizyen olduğunu ve gece çalıştığını, zil sesine uyandığını ve bir an önce uyumak istediğini nazikçe açıklayınca, verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dileyip diğer kapıya yöneldim. Selam ve girişten sonra herhangibir dini inancı olup olmadığını sorduğum genç, alevi olduğunu söyledi. Aleviliğin islam içindeki farklı anlayış ve yaşam biçimlerinden biri olduğunu ama çok küçük te olsa aleviliği islam dışı bir inanç olarak görenlerin bulunduğunu belirterek, kendisinin hangi düşünceye sahip olduğunu sordum. Müslüman olduğunu söyleyince asıl konumuza geçtik. Meali alıp almamakta kararsızdı. Ben de fazla ısrarcı olmadım. Dini konulara fazla ilgisinin olmadığını, dolayısıyla alırsa okuyamayacağını açıkça söyledi sağolsun. Yine de 5-10 dakika kadar sohbet ettik.
Slow bir Sezen Aksu şarkısının koridorlara kadar duyulduğu dairenin ziline bastım. Kapıyı açan genç kızımız beni görünce hemen müziği kapattı. Ardından rutin diyaloğumuz başladı. Hediyemize çok sevindi ve okumak için söz verdi.
Ziline bastığım kapının açılması uzun sürdüğü için hemen yanındaki kapı zilini da çaldım. İlk kapıda karşıma çıkan beyle konuşmaya başlayınca ikinci kapıdanda bir abla çıktı. Beyefendiye herhangibir inancı olup olmadığını sorduğumda aldığım cevap; '' teşekkür ederim'' oldu. Ve hemen ardından kapı kapandı.
Kapıyı açan genç adam çok çocuksu göründüğünden evde anne veya babasının olup olmadığını sordum. Gülümseyerek, ''buyrun evin sahibi benim'' dedi. Kızardım, ne diyeceğimi şaşırdım, işi iltifata vurup '' çok genç gösterdiğini'' söyleyip özür diledim. Müslüman olduğunu ama işten güçten okumaya vakti olmadığını belirtti. Küçük bir kızı olduğunu ve onun geleceği için gayret ettiğini söyledi. Bunun için her sabah üşenmeden yaşadığı semtte değil de iki semt ötedeki bir çocuk yuvasına kızlarını götürmelerini takdir ettim. Ama kızlarının bu dünya geleceklerinden daha çok öbür dünya geleceğini düşünmelerini söylemeden de edemedim. Hak verdi. Sohbetimiz samimi bir havada devam etti. Alman eşinin arasıra almanca meali okuduğunu söyleyince Allah'ımın işlerine birkez daha hayret ettim... Meal hediyemizi severek kabul etti. Parka gitmek üzere olduklarından onları daha fazla tutmak istemedim ve ayrıldık.
Kapıya önce yaşlı bir teyze geldi. Maksadımı söylerken kızı geldi. Teyze, evlerinde her kitaptan olduğunu söylerken kızı devreye giriyor, ona birşeyler anlatmaya çalışırken teyze söze karışıyordu. Biri almak isterken diğeri istemiyordu. Espiriyle karışık ne yapmaları gerektiğine bir karar vermelerini istedim. Genç hanım, neden böyle bir işi yaptığımı, bundan ne çıkarım olduğunu öğrenmek istiyordu. Maddi bir çıkarım olamayacağını söyler söylemez hemen cevabı yapıştırdı: ''Ne yani, herkesin bir şekilde kendine zaman ayırdığı bu pazar günü, canınız sıkıldı ve kitap dağıtımaya çıktınız, öyle mi?''. ''Evet, aynen öyle'' dedim... Bu kez ''hangi cemaat, hangi hoca'' soruları gelmeye başladı. ''Hiçbiri'' deyince, açıklamalar gelmeye başladı. ''şimdiye kadar müslümanlar tarafından böyle birşeyle karşılaşmadığımızdan, herşeyden önce bedava dağıttığınıza inanmadık. Bedavaysa da demekki başka bir amaçları var diye aklına geliyor insanın.'' Bu samimi itiraflarına diyeceğim yoktu tabiki. Kendilerine hak verdim. Tartışmalı sohbetimiz verimli geçmişti. Önce bir meal istedi genç hanım. (Yanlış hatırlamıyorsam) sonra bir almanca ve sonra yine bir türkçe meal. ''Demekki kapıya geleni önce bir dinlemek ve peşin yargıda bulunmamak gerekiyormuş'' diye espiri yaptım. Bu hoş anne ve kıza hayırlı günler dileyip ayrıldım.
Zilde türkçe isim olduğundan hareketle çaldım zili. Kapıyı açan doğu avrupalı olduğu anlaşılan sarışın bir bayandı. Türk olmadığını ve evde başka türkçe konuşan da olmadığını söyledi. Ben yine de aynı soruları ona da sordum. Sorularım karşısında ortodoks hristiyan olduğunu, ama Tanrı'ya inanmadığını ve incili hiç okumadığını söyleyince hayretimi gizleyemedim. Konuyu uzatmak ve bir incil vererek okumasına vesile olmak istedim ama kadındaki isteksizlik ve bir an önce içeri girmek ister tavırları bu isteğime engel oldu. Yanına gelen ve bizim dikkatimizi çekmek için bağırıp çağıran küçük yavrucağa onun izniyle bir çikolata verdim. Yavrucak bağırmayı kesti. Vedalaşıp ayrıldım.
Bu kez, alevi olduğunu söyleyen genç bir kızımızdı. Güler yüzle karşıladı, diğer genç gibi müslüman alevi olduğunu söyledi. Ramazanda oruç tuttuğunu ve bir ara meal okumaya başladığını ama bitirmediğini anlattı. Elinde meal olmadığından almanca bir meal alabileceğini söyledi. Biraz daha sohbet ettikten sonra karşılıklı teşekkür edip ayrıldık.
16. kattaki ilk kapıyı çaldığımda bir delikanlı açtı. Konuya giriş yaparken evin hanımı aksak ayakla yanımıza geldi. Küçük bir ameliyat geçirmiş olduğundan ayakta tutmak istemezdim ama sohbet o kadar koyulaşmıştı ki belki bir saate kadar konuştuk kapı önünde. Evde eşi olmadığından içeri alamadığı içün üzüntülerini belirtti hanım kardeş. Teşekkür ettim. Baki ailesinin fertlerine burdan de teşekkür ederim. Gençler ve çocuklar o meşguliyetleri arasında, arada bir de olsa yanımıza gelip kulak misafiri oldular, sohbete katıldılar.
İçerden bir bayan ile bir erkek çocuk kavgasının duyulduğu kapının zilini çekinerek çaldım. Kapıyı açan genç hanımefendiye, ''özür dilerim, kavganızı bölmek istemezdim ama sesiniz koridorlara kadar duyuluyor...'' diye güya espiri yaptım. ''Evet biliyorum'' diyerek hafif gülümseyerek cevap verdi genç hanım. Maksadımı söyledim ve herhangibir inançları olup olmadığını sordum. ''Evet inancımız var, biz hristiyanız'' dedi. İncilleri olup olmadığını ve okuyup okumadıklarını sorup, eğer yoksa kendilerine hediye edebileceğimi söylediğimde teşekkür etti, incilleri olduğunu ve okuduklarını belirtti. Kur'an okuyup okumadıklarını sormayı akıl edemedim nedense. Yaptıkları kavga üzerine konuyu daha fazla uzatmak istemedim sanırım. İyi günler dileyip ayrıldım.
2. kata geldiğimde asansörden çıkarken oğluyla asansöre doğru gelen başörtülü bir kardeşle karşılatım. Hemen konuya girdim. Mealleri olmadığını ve henüz okumadığını söyleyince, bir meal verdim, memnuniyetle aldı ve tekrar eve yönelerek meali eve bırakmaya gitti. Ben de bir dağıtımı daha bitirmiş olarak eve döndüm.
Comments (15)
000009 来祝贺
Yazan Kisi bride dresses, December 17, 2011 seeking for Ball Gown Style Wedding Dresses a feminine wedding dresses world of warcraft power leveling of s report abuse
vote down
vote up
Yazan Kisi
|
|
Son Güncelleme ( 31 10 2010 ) |
< Önceki | Sonraki > |
---|
Your Best Choice! wow gold or wow gold