.:.Temiz Yaşam Forumuna Hoş Geldiniz.:. Forum Ana Sayfa SSS Arama Üye Listesi Kullanıcı Grupları Kayıt Giriş

  

Stres Yönetimi -1

Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
abdulKadir
Site Admin




Kayıt: 27 Arl 2007
Mesajlar: 131

MesajTarih: Cum Nis 18, 2008 5:23 pm    Mesaj konusu: Stres Yönetimi -1 Alıntıyla Cevap Gönder

Keşif Yolculuğu
İsmail Hakkı Kar

Stres Yönetimi 1


SEN BAHANE ARIYORSUN !


-Bu ne ya! Ben evime gelip yemek yiyemeyecek miyim?

-Rıfat benim de sen gibi çalıştığımı bilmiyor musun?!

-Ben onu bunu bilmem. Evime geldiğimde yemeğim hazır olacak!

-Seni anlayamıyorum. Ben sihirbaz mıyım? Biliyorsun dün akşam misafirlikten geç geldik ve bu güne yemek yapmaya vakit olmadı. Ama ben senin neden böyle yaptığını biliyorum; gün boyu yüklendiğin stresini atmak için, çatacak yer arıyorsun. Sen bahane arıyorsun!

……………………………………………………………………………………………………………………………………………………..


Merhaba sevgili dostlar!

Bu yazı dizisinde size, modern hayatın yan ürünü olan bir konudan bahsetmek istiyorum; stresten… İnsanların işten gelirken asık suratları neyse de, giderken olanına ne demeli? Çoğunun yüzünden düşün bin parça. Sanki gidecekleri yerde onları bir felaket bekliyor... Potansiyel olarak bu varsayımla hareket ediyorlar. Oysa her yeni gün, yeni bir başlangıçtır. Yeni bir hayattır. Yaptığımız hataların da telafisi için bulunmaz bir fırsattır.


Hayatın dertlerini yok mu sayacağız, tabiî ki hayır. Sadece onlara takılıp kalmayacağız, hepsi bu... Bir an için yarışta olduğunuzu farz edin. Tenis oynuyorsunuz ve üst üste sayı kaybettiniz. Oyunu bırakmaya mı, kazanmaya mı odaklanmalısınız? Kaybettiğiniz sayılar misali size zarar veren her neyse, onu alt etmenin yolu, soruna takılıp kalmak mıdır sizce? Bana kalırsa değil.


Bir kere stresi en fazla yaşayan insanların profiline baktığınızda, genel olarak hedefsizliği açıkça görebilirsiniz. Kendi özel ideallerinin kuvvetli ve net bir şekilde belli olmamasından söz ediyorum. Yoksa her insanın maaş almak, emekli olmak, akşam eve gitmek gibi rutin hedefleri vardır. Bunlara özel hedef diyemeyiz. Bu, olsa olsa nehirde akıntının bizi sürüklemesi gibi bir durumdur. Ama aynı nehirde, gerektiği için akıntının ters istikametine yüzmek “özel hedef” tir. Bu özel hedefler, bizi hayatın tüm zorluklarına karşı dirençli kılar.


Mesela bir gözlemimi sizinle paylaşayım; çoğu iş yerinde arkadaşlık bağı, hayli (küçük gruplaşmalar hariç) sınırlıdır. İçlerinden biri bu bağları güçlendirmeye kendini adasa, bazı insanlar bunu engellemeyi adeta kendine amaç edinirler. Ama her mücadelede olduğu gibi; dayanan, direnen, azmini muhafaza eden, ipi göğüsler. İnanın, insanları ayakta tutan şeylerin en başında sıkı sevgi ve dostluk bağlarıyla ve kendi için düşündüğü hedefleri vardır. Sevgi insana öyle bir güç verir ki, bunu hiç bir kalem tam olarak yazamaz, ifade edemez… Farkında olalım ya da olmayalım, yaşamımızda en fazla sevgi gücüne ihtiyaç duyarız. Eğer sevgi gıdasını eksik almışsak, her şeyimiz eksiktir. Ne güzel söylemiş Mevlana; “sevgi olmasaydı, dünya donardı” diye.


Özel hedefler bu sevgi üzerine inşa edilirse, işte o zaman stres denen şey (zarar verecek şekilde) insanın yaşamında olmaz, olamaz. Sevgiye önem veren insan, hoşgörüsü yüksektir. Hoşgörü sahibi kimse ise, olumsuzluklara sabırla ve pozitif bakışla yaklaşır. Sonuçta, belki problemlerin tamamı çözülmez, ama azalır. Bu, “ Yaratılanı hoş gör, yaratandan ötürü” anlayışıdır. “ Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayattan lezzet alır.” sözleri, bu bakış açısına en veciz sözlerden birkaçı olduğunu düşünüyorum.


Strese girmemenin bir yolu da sanat, sosyal cemiyet (sivil toplum örgütleri) çalışmaları, müzikle, sanatla uğraşmaktır. Bu uğraşlar, insan ruhunu inceltmek, yumuşatmak için birebirdir. Duyguları yumuşayan insan, paylaşıma açık insandır. Paylaşan insan, sorunlara serinkanlılıkla ve sağduyuyla yaklaşabilme kabiliyetine sahiptir. Bizler, sosyal varlıklarız. Paylaşırsak, her türlü zorlukların üstesinden çok daha kolay gelebiliriz. Sıkça söylenen bir söz vardır: “Bilgi ve sevgi paylaştıkça çoğalır. Dertler ise paylaştıkça azalır.” Bunu birçoğumuz duymuşuzdur. O halde neden bunu hayata geçirmeyiz? Elbette böyle bir çaba içinde olmak akılcı bir uğraş olacaktır. Ama sadece sözde kalması, ilacı eczaneden alıp da içmemeye benzer. Bilirsiniz, içilmeyen ilaç, şifa dağıtmaz.


Bir seminerimde, katılımcı hanımın anlattığı yaşanmış hayat hikâyesi beni çok etkilemişti. Hikâye şu; bu arkadaşın bir yakını kansere yakalanmış. Doktorlar, hızla ölüme gittikleri yönünde fikir birliğine varmışlar. Yalnız, heyetteki bulunan bir doktor, yakınlarına en sevdiği tanıdıkları ile sık sık görüştürülmesini tavsiye etmiş. Tabi hastanın ailesi de bu tavsiyeye uyup, onu çok sevdiği arkadaşlarıyla bir araya getirmişler. Bir süre sonra raporlar, hastanın hızla iyileşme trendi içine girdiğini göstermiş. Heyetteki doktorlar (biri hariç) nerdeyse küçük dillerin yutmuşlar. Onlara kendi tedavi metotlarından başka bir şey yapıp yapmadıklarını sormuşlar. Hasta yakınlarının yaptıkları açıklamalar, hekimlerin şaşkınlıklarının bir kat daha artmasına sebep olmuş. İşin başka bir dikkat çeken tarafı, hasta daha önce çevresi ile çok az teması olan, kendi halinde bir insan olması imiş. Onun hayata ve insanlara yaklaşım tarzındaki değişim, şifa bulmasına sebep olmuş.


Biliyorum, konumuz hastalıklar değil. Ama stres ile ilgili böyle de bir boyutu var. İnsan vücudunda iki yüzün üstünde olumlu salgı bezi var. Bu bezler, insan stres içindeyken işlevlerini hayli kısıtlar. Nerdeyse iş göremez duruma gelirler. Ama mutlu ve kendi ile barışık kişilerde bu durum tam tersidir; bu insanların vücutlarındaki salgı bezler cömertçe bu işlevi yapabilme kabiliyetleri vardır. Dolayısıyla sonuç olarak, hasta olmalarını engeller veya derecesini azaltır. Başka bir ifade ile tabii ilaçtırlar. Artık tıp otoriteleri stresi, hastalıkların oluşumunda en önemli tetikleyici faktör olarak kabul etmektedirler.


Stresi yerden yere vurduktan sonra biraz da onun avukatlığını yapayım. İnsan başarısındaki katkısını göz ardı etmemek gerek. Bazılarınızın “nasıl yani?” dediğini duyar gibiyim. Meraklanmayın dostlar, bunları da açıklayacağım. Biraz da merak etseniz kıyamet mi kopar? Şaka bir tarafa merak, öğrenmek için gerekli bir haslettir. Yine bu sütunda görüşmek üzere sağlık, esenlik, mutluluk ve stressiz bir hafta diliyorum.

Hoşça kalın, umut ve sevgiyle kalın…
_________________
Dünyayı değiştirmeye çalışmayan insan iyi bir insan değildir!
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group  Türkçe Çeviri: phpBB Türkiye  Style created by Belgelerim.Org