|
|
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
|
Önceki başlık :: Sonraki başlık |
Yazar |
Mesaj |
abdulKadir
Site Admin
Kayıt: 27 Arl 2007
Mesajlar: 131
|
Tarih: Pzr Tem 05, 2009 9:03 pm Mesaj konusu: İkamet-i Salât (Namazı Ayakta Tutmak) |
|
|
Takva sahipleri gaybe inanır dedikten hemen sonra Allah onlar için;
“namazlarını ayakta tutmaya çalışırlar”[1] buyurmaktadır.
Bu âyeti kerimede “ikame” kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime de takva sahibinin özelliği olan tekellüfü ima etmektedir. Aslında takva sahibi namaza durunca, sayısız vesvese aklına gelip namazını düşürmeye çalışır.
Şimdi o, düşmüş bu namazı, ayağa kaldırmak zorundadır. “Allahü Ekber” deyip namaza başlar başlamaz vesveseler kalbine hücum edip huşuunu bozmaya çalışır. Aklına gelen çeşitli düşünceler onu bir yerden diğerine götürür. Böylece takva sahibi namazın zevkine ve lezzetine varabilmek için bir savaş verir. Namazı yine de düşer, ama o hiç yılmadan namazını ayağa kaldırmaya çalışır. Namazı ayakta tutmak için;
"İyyake na'büdü ve iyyake nesta'in" (Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz) [2]
duasını üst üste tekrarlar ve Rabbine yalvarır. O Allah’tan namazını ayağa kaldıracak olan;
"Sıratal müstakim" [3] diler.
Bu makamda takva sahibi (ayağa kalkıp yürümeye çalışmak isteyen) bebek gibidir. O Allah (c.c.) huzurunda bir bebek gibi ağlar sızlar ve Rabbine: “Ben gün geçtikçe yükseleceğim yerde alçalıyorum” diye yalvarır. Takva sahibinin namaz içinde nefsine karşı açtığı savaş işte bundan ibarettir. Bazı kimseler aceleci davranıp, namaz içinde rahatsız eden vesveselerden hemen kurtulmak isterler. Hâlbuki:
“namazlarını ayakta tutmaya çalışırlar”[1]
âyeti kerimesinde Allah’ın (c.c.) kastettiği bu değildir.
Abdül Kadir Geylani Hazretlerinin “Sevap mücahede devam ettiği müddet içindir. Mücahede sona erdiği zaman sevap sakit (yok) olur” şeklinde meşhur bir sözü vardır. Namaz, oruç vb. ibadetler vesveselerle mücadele devam ettiği müddetçe ameldir ve bunun karşılığında sevap vardır. Ama takva sahibi bu makamdan ilerdeki (salihlik) makamına ulaştığı zaman bu ibadetler onun için artık bir amel değildir. Nitekim sevap da kalmaz.
Bu dereceye ulaştıktan sonra namaz, Allah’ın (c.c.) salih kula vermiş olduğu ödüldür. Namaz onun gıdası haline gelmiştir. Onun varlığı yokluğu artık namazdır. Bu makam sanki bir cennettir. Bu mertebeye ulaşmış olan kurtulmuştur. Ama mücahedeye devam etmekte olan takva sahibi, nefsiyle güreş yapmaktadır.
Bu da, Sülûk mertebesinden geçtikten sonra, insanın çilesinin sona ermiş olduğu demektir. Erkeklik gücünden mahrum olan biri, “ben harama bakmam” deyip hiçbir sevaba nail olmaz. Ama erkeklik gücüne sahip olan biri harama bakmadığı takdirde sevap kazanır.
Aynen böyle insan bir sürü makam kat etmek zorundadır. Nefsiyle mücadele esnasında o zorlukların üstesinden gelir. Eninde sonunda nefsi onunla barışır ve bir nevi cennete kavuşur. Ama mücahede esnasındaki sevap artık kalmayacaktır. Çünkü kârlı bir alış verişte bulunup ondan faydalanmaktadır. İnsan bir işi başlangıçta kendisini zorlayarak yapar, ama günün birinde söz konusu işten doğal olarak lezzet almaya başlar. Yaptığı işten doğal olarak lezzet alan kişinin işinden vazgeçemeyeceği gibi, hiç kimse de söz konusu işten onu uzaklaştıramaz. Kısacası takva makamındayken tam olarak perdeler kalkmaz.
Mirza Gulam Ahmed
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bakara Suresi; a.4
[2] Fatiha Suresi; a.5
[3] Fatiha Suresi; a.6
_________________ Dünyayı değiştirmeye çalışmayan insan iyi bir insan değildir! |
|
|
|
|
|
|
|
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
|
|
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
|